Cuma, Haziran 01, 2012

Post Modern Sömürgeciliğe Kapı Aralamak


Post Modern Sömürgeciliğe Kapı Aralamak

Bir toplumu,grubu ve aileyi sömürgeleştirmek için onun hafızasını zayıflatmak , şaibeli duruma sokmak gerekir. Bunu gerçekleştirmek için de ” Bir milletin devamlılığını sağlayan siyasal askeri,biyografik ve ıdiplomatik olguları zayıflatmak gerekir. Öyleyse bir toplumu egemen güçlerin siyasi ve stratejik ağlarına açık hale getirmek post-modern sömürgeciliğe kapı aralamaktan başka bir sonuç vermez.
Medeniyetler çatışması ve dünya düzeninin yeniden kurulması projesi hakkında Samuel P.Huntington düşüncelerini şöyle açıklar ; ” Dünya düzeninin yeniden kurulduğu şu süreçte farklılıkları belirleyen şey politik ve ekonomik farklılık değil , kültürel farklılıktır. Önümüzdeki süreçte ideolojik kamplaşmaların yerini dini ve kültürel kamplaşmalar alacaktır. Politik sınırlar giderek kültürel sınırlarla çakışacak şekilde , yani etnik ve dini sınırlarla yeniden çizilecektir. Dolayısıyla medeniyetler arasındaki fay hatları küresel siyasetteki başlıca çatışma hatları haline gelecektir.
  1980 sonrası dünyada işgallerin ve bölgesel çatışmaların yaygınlaşması ve derinleşmesi de bir rastlantı değildir. Ya dünya tek devlet halinde bir yönetime gidecek (ki bu medeniyet ötesi bir durum olurdu) ya  da farklı kültüre sahip  siyasal coğrafyalar egemen gücün telkinlerine göz yumacaktır.
Darbe yapılırken
Yapılan İşkenceler

darbeciler
Darbeciler

Mizahi açıdan dinler arası dialog
Konu ne medeniyetler arası çatışma ne de medeniyetler arası dialogtur. Tabi tutulmak istenen medeniyet örneğine sadece batı medeniyeti uymaktadır. Diğer medeniyetler ya özünü aramakla ya da ölmüş olarak gösterilmekte ve canlanmasının tek yolunun ise batılılaşma olarak telkin edilmesidir. Stratejik kavramlarla kültürel coğrafya’yı farklı bir dil ve uslupla liberal-kapitalist sisteme çekmek görülen asıl amaçtır. Bu düşünceyle sınırların yok edilip üretimin paylaşılması , kültür coğrafyalarının aslını bırakıp kültürünü batı kültürüne çevirerek kültürler arası dialoğun sağlanıp emperyalist güçlerin daha büyük faaliyet alanına kavuşması amacı güdülmektedir.  Bu şekilde üstü örtülü bir sömürgecilik anlayışı hissettirilmeden uygulanacaktır. Ortadoğu ve Kuzey Afrikayı mercek altına alırsak aslında tüm kargaşalıkları aynı dine bağlı coğrafyaların kendi içinde mezhep çatışmalarının ortaya çıkarılması bu tanzim politakasının bir parçası olduğunu rahatlıkla görebiliriz.
Kültürler arası dialog  çerçevesinde üre
en Arap baharı post modern sömürgeciliğin yeni biçimini din ve kültür yoluyla değiştirmeye imkan sağlamak için öne sürülmüştür. Dialog ve ittifak adı altında dünyaya sarılan ve toplantılarda gündeme getirilen konular bir kuşatma politikasını ortaya koymaktadır. Batılı devletlerin terör örgütlerine bakış açıları kuşatma politikasının varlığını destekliyor. Bir taraftan ortadoğudaki terör örgütü olarak anılan oluşumlar hedefe alınırken diğer yandan ülkemizde ki pkk terör örgütü açık olarak desteklenmektedir. Ahmet Zengin Paşa bu konuyu şöyle açıklar ; “BM üyesi ülkeler PKK terör örgütünü desteklerken (Norveçteki PKK kamplarını örnek vererek) biz nasıl olurda BM ile müzakere yapıp üyeliğimizi devam ettirebiliriz.”  Ahmet Zengin TSK ‘da görev almış üst düzey ve tecrübeli bir paşa olarak bu sözleri açık açık söylüyorsa ve bu hiç bir kurum tarafından yalanlanmadıysa işte o zaman uyanmanın zamanının geldiği net olarak görülmektedir.  Bazı Ortadoğu ülkelerinde bu uyanma hareketleri peydah olduysa da ya batının politikalarıyla söndürülmüş yada halen söndürülmeye çalışılmaktadır. Yine batının hıristiyan köktenci politikası görmezden gelinirken , Müslüman köktencilik etiketi altında bu coğrafyaya barış getirmek söylemiyle kuşatma politikaları etüt edilip daha sonrasında bizzat uygulanmaktadır.


Kaynak : Tolgahan SARP

Perşembe, Mayıs 31, 2012

Beyin diyeti ile beyniniz dinlensin

Modern yaşam içinde,beynimizin maruz kaldığı mesaj bombardımanını düşünün. Tv, internet, telefon, gazeteler ve daha birçok dış etken.Hepsi beynimizin içine girmek için nasıl da uğraşır. Politikacılar, patronlar, pazarlamacılar, medyatikler, sürekli kafamızın içine bir şeyler sokmaya çalışır.

Düşünün ki, ilk çağlarda yaşayan birinin hayatı boyunca öğrendiği şeyi, biz modern çağ insanları bir aylık sürede öğreniyoruz. Bu nasıl bir stres ve algı kirliliğidir takdir edin. İşte beynimiz bazen tüm bunlardan öylesine bunalır ki, arada bir onu dinlendirmek gerekir.

Bazı günleri "hiçbir şey algılamama günü" ilan edin. Hiçbir şey dinlemeyin, hiçbir şey okumayın, hiçbir şey tartışmayın, hiçbir şeyi yoğun olarak düşünmeyin. Kelimenin tam anlamıyla inzivaya çekilin. Bırakın beyniniz biraz kendi haline kalsın, algı sistemi temizlensin,dinlensin.

İnanın beyin detoksunu denediğinizde ,sinir sisteminizin tüm hücrelerine kadar rahatladığınızı hissedeceksiniz.

Çarşamba, Mayıs 30, 2012

ÇAY DİŞLER İÇİN DE FAYDALI

Çaya bir destek daha; içmiyorsanız bile gargara yapın.

Floridalı mikrobiyolog Dr. Christina Wo’nun yaptığı bir araştırmaya göre çay ağız hijyenini bozan zararlı bakterilerle savaşarak dişeti hastalıkları ve çürüğün oluşumunu azaltıyor.

Daha önce yeşil çayın sağlığımız üzerine etkileriyle ilgili pek çok araştırma yapılmış fakat ülkemizde de bolca tüketilen siyah çay ile ilgili dikkat çekici araştırmalara pek rastlanamamıştı.. 

Bu araştırma; siyah çayın içindeki bileşenlerin diş üzerindeki gıda artıklarında asit üretimini ve bakterilerin çoğalmasını yavaşlattıklarını gösterdi. Aynı zamanda gıda artıklarının dişin üzerine yapışmasına sebep olan bakteriyel enzim glukosiltransferaz’ın etkisini yavaşlatıp, ağız hijyeninin korunması kolaylaştırıyor. Çayın içinde bulunan flor da doğal bir diş koruyucusu olarak etki gösteriyor. İsveçli araştırmacılar ise bu sonuçlara dayanarak gargara olarak bile çay kullanılabileceğini kanıtladılar.

Kaynak: Habersaglik.com