Pazar, Şubat 17, 2013

KİVİNİN MUCİZEVİ FAYDALARI

Atatürk Üniversitesi'nde yapılan bilimsel bir çalışmada, kivinin kanser, kolesterol, tansiyon, kabızlık, gribal enfeksiyon başta olmak üzere çok sayıda hastalığa iyi geldiği tespit edildi.

Fen Fakültesi Kimya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlhami Gülçin, kivi Türkiye'de yaygın üretim alanına sahip olduğu için kimyasal özellikleri, gıda değeri ve antioksidan özelliklerinin belirlenmesi için bilimsel bir çalışma yaptıklarını belirterek, şunları söyledi:
''Çalışmamız çok ses getirdi. Food Research İnternational dergisinde yayımlandı ve çok atıf aldı. Bu çalışmada elde ettiğimiz bulgulara bakınca, kivinin özellikle C vitamini açısından çok zengin olduğu gözlendi. Antioksidan, radikal giderme, indirgeme kapasitesi gibi çok önemli özelliklerin de kivide olduğunu gözlemledik.''

C vitamini bakımından zengin olan kivinin özellikle grip, nezle ve soğuk algınlığında sık kullanılmasını öneren Gülçin, kivinin herhangi bir yan etkisinin olmadığına dikkati çekerek, meyvenin faydalarını şöyle sıraladı:
''Kivinin çok fazla faydası var. Ama en bariz faydaları kivi kanser türlerinin geciktirilmesi ve yakalanma riskinin azaltılması açısından oldukça faydalı bir meyve. Antioksidan özelliğiyle kansere karşı koruyucu etkisi var. Kivinin yapısında bulunan lif oranı kabızlığı önlüyor. Tansiyon ve kolesterol düşürücü etkileri olduğu mevcut. Grip, nezle, hatta astım hastalığına faydalı. Özellik gribal enfeksiyonların sık görüldüğü günümüzde bol miktarda kullanılabilir.''
(habervitrini)

BOĞAZ AĞRISINA NE İYİ GELİR?


Prof. Dr. Tarık Şapçı mevsim geçişlerinde ciddi oranda artan boğaz enfeksiyonları hakkındaki açıklamalar

Boğaz ağrısı ve enfeksiyonlarıyla ilgili merak edilen tüm soruların cevapları Prof. Dr. Tarık Şapçı'dan...
Bakteriyel ya da viral enfeksiyonlar en sık görülen sebeplerdir. Bunun dışında hava kirliliği, kimyasal maddelere maruz kalmak, tütün dumanı, alerjik hastalıklar, mide asitinin boğaza çıkması (reflü), tümöral hastalıklar, aşırı konuşma ve bağırmaya bağlı irritasyon da ağrıya neden olur.

Hangi mevsimlerde şikayetler artar?
Kış aylarında ve mevsim dönüşlerinde artar. Kış aylarında genel olarak üst solunum yolu enfeksiyonlarında artış olur. Mevsim dönüşlerinde ise ısı değişimine adapte olunamaması ya da alerjinin daha yoğun görülmesine bağlı boğaz enfeksiyonlarına sıkça rastlanır.

Boğaz ağrısı başka hastalıkların habercisi olabilir mi?
Uzun süren, ilaç tedavilerine yanıt vermeyen ağrılarda ağız boşluğu, boğaz ve gırtlak bölgelerinde tümöral hastalıklarından şüphelenmek gerekir. Böyle durumlara yutma güçlüğü, ses kısıklığı ve tükrükte kan gibi bulgular eşlik edebilir.

Doktora başvurmadan önce neler yapılabilir?
Boğaz gargaraları ve pastiller kullanılabilir. Tüm bunlara rağmen şikayet düzelmiyor ya da artış gösteriyorsa kulak burun boğaz doktoruna müracaat etmek gereklidir.

Pastil ve gargara tercih ederken nelere dikkat edilmeli?
Bazı pastil ve gargaralarda lokal anestezik maddeler yer almaktadır. Lokal anesteziklerin tedavi edici etkisi yoktur sadece kullanıldığında hastanın boğazını uyuşturarak şikayetlerini giderir. Ancak bu maddeler kullanıldığı alanda yaptığı anesteziye bağlı olarak vücudun lokal savunma mekanizmalarını engelleyerek ikincil enfeksiyonlara neden olabilirler. Bu nedenle içinde lokal anestezik madde içeren ürünleri tercih etmemek gerekir. Ayrıca şeker hastalığı olan hastalar için şeker içermeyen pastilleri tercih etmek gerekir.

Pastil kullanımı, boğaz ağrısını önlemede ne kadar etkili?
Hava kirliliğine, kimyasallara, tütün dumanına maruz kalma ya da aşırı konuşma ve bağırmaya bağlı boğaz ağrılarında boğaz pastilleri etkilidir. Yeni başlayan boğaz enfeksiyonlarında, antibakteriyel ve antiseptik özellikleri bulunan çift etkili pastiller enfeksiyonun ilerlemesini engelleyebilir. Toplumdan rastgele seçilen 500 kişi üzerinde yapılan bir araştırma pastil kullanımının yüzde 61 olduğu gösteriyor.

Boğaz ağrısı olanlar nelere dikkat etmeli?
Boğaz ağrısı eğer enfeksiyona bağlı ise yanında kırgınlık, halsizlik, ateş vb bulgulardan bir ya da birkaçı olabilir. Böyle durumlarda aşırı soğuk ve sıcak içeceklerden kaçınılmalı, soğuktan korunulmalı, vücut sıcak tutulmalıdır. Vücuttaki soğuma üst solunum yollarındaki virüslerin çoğalmasını hızlandırmaktadır. Üst solunum yolu enfeksiyonlarına yol açan bazı respiratuar virüslerin en iyi çoğaldıkları ısının 33 dereceolduğu gösterilmiştir. Bu, boğazımızdaki mukoza ısısının 37 dereceden 33 dereceye düşmesinin enfeksiyonları tetikleyebileceği anlamına gelir.

(ensonhaber)

DİYABET NEDİR?


Diyabet, başta karbonhidratlar olmak üzere protein ve yağ metabolizmasını ilgilendiren bir metabolizma hastalığıdır ve kendisini kan şekerinin sürekli yüksek olması ile gösterir. Diyabet hastalarındaki temel metabolik bozukluk, kan yoluyla taşınan glükozun şekerin hücrelerin içine girememesidir.
Normal koşullarda besinlerden elde edilen veya karaciğerdeki depolardan kana salınan glükoz pankreas tarafından salgılanan İNSÜLİN hormonunun yardımıyla hücre içine girer ve orada yakılarak enerjiye dönüşür.
Hücrelerin üzerinde değişik maddelerin girmesine izin verilen kapılar vardır. Bu kapılar normalde kilitlidirler ve uygun anahtar varlığında açılırlar. Diyabet, hücrelerin üzerindeki glükoz kapısının açılamaması durumudur. Bu örnekten ilerlersek diyabet, anahtar işlevi gören İNSÜLİN hormonu yetersizliğine ve/veya insülinin etkilediği reseptörlerin hücre kapısındaki kilidin bozukluğuna bağlı gelişmektedir.

Kaç tip diyabet vardır? Diyabet sıklığı ne kadardır?
Nedenlerine göre bir çok diyabet tipi olmakla birlikte diyabet vakalarının çok büyük bir kısmını Tip 1 ve Tip 2 diyabet vakaları oluşturmaktadır.
Diyabet nedir? Nasıl meydana gelir?
Diyabet, başta karbonhidratlar olmak üzere protein ve yağ metabolizmasını ilgilendiren bir metabolizma hastalığıdır ve kendisini kan şekerinin sürekli yüksek olması ile gösterir. Diyabet hastalarındaki temel metabolik bozukluk, kan yoluyla taşınan glükozun şekerin hücrelerin içine girememesidir. Normal koşullarda besinlerden elde edilen veya karaciğerdeki depolardan kana salınan glükoz pankreas tarafından salgılanan İNSÜLİN hormonunun yardımıyla hücre içine girer ve orada yakılarak enerjiye dönüşür. Hücrelerin üzerinde değişik maddelerin girmesine izin verilen kapılar vardır. Bu kapılar normalde kilitlidirler ve uygun anahtar varlığında açılırlar. Diyabet, hücrelerin üzerindeki glükoz kapısının açılamaması durumudur. Bu örnekten ilerlersek diyabet, anahtar işlevi gören İNSÜLİN hormonu yetersizliğine ve/veya insülinin etkilediği reseptörlerin hücre kapısındaki kilidin bozukluğuna bağlı gelişmektedir.

(bilgice)